Darbenin Namlusunun Ucunda Pablo Neruda'nın Sırlarını Kovalamak
2008 Valparaiso, Şili. En parlak günlerinde ‘Pasifik'in Mücevheri ‘ diye anılırken, önce depremler kenti silkelemiş, sonra Panama Kanalı tüm gemileri, denizcileri, zenginliği, hareketi ve ilgiyi üstüne çekip yaldızlarını dökmüş; üstüne faşist darbe özgür ruhunu postalları altına alınca geleceğini kaybettiğini hissedip kabuğuna çekilen liman şehri Valparaiso. Ancak, Şili’nin ikinci büyük şehri hala kendisini bu toprakla özdeşleştirenlere bir dinginlik ve iyimserlik veriyor. Çukurova denince akla nasıl ki pamuk ve Yaşar Kemal (ve Orhan Kemal) geliyorsa; Valparaiso da şehri çevreleyen tepelerden birine kurulu mezarlığının belli büyüklüğün üzerindeki her depremde merkeze yuvarlanmasıyla şehri basan ölüleriyle ve Pablo Neruda’sı ile meşhur.
Pablo Neruda'nın Valparaiso'daki evi - La Sebastiana. Neruda Vakası'nın önemli bir bölümü bu mekanda geçiyor.
“O masadan, Valparaiso’nun çukurlar, tembel köpekler ve kağıtlar ve seyyar satıcılarıyla dolu sokaklarına hiç ayak basmamış da hala İsviçre mahallelerindeki temiz bina cephelerinin arasında dolaşıyormuş gibi, üzerinde orijinal Almanca harfleriyle gidip gelen, Zürih’ten alınmış ikinci el troleybüslerin geçişini de görebiliyordu.”
Valparaiso'da darbe dönemlerinden kalma, günümüzde hala kullanılan tröleybüsler
Neruda aslen Valparaisolu değil, ama Neruda Vakası’nın yazarı Roberto Ampuero Valparaisolu ve romanını Neruda’nın etrafına örmüş: 2008’in görmüş geçirmiş Valparaiso’sundan 1973 yılına dönüp, Neruda’yı kendi yaşam alanına yerleştirmiş ve hikayeyi Neruda’nın yörüngesine oturtmuş. Latin Amerika’nın belki de en büyük şairi ve Latin Amerika sosyalizminin en vokal figürlerinden Neruda’nın ağzına laf koymak ya da söylediklerini kendi yoluna taş yapmak büyük cüret.
Pablo Neruda (1904-1973)
Romanın her yerine Neruda’nın kokusu sinse de, başrolde Küba asıllı bir Floridalı olup, komünizm ve aşk sebebiyle Şili’ye savrulmuş Pancho Villa bıyıklı, sevimli ve içten genç Cayetano Brule var. Şili’ye pek tutunamayan Brule bir partide Neruda ile tanışıyor. Artık Neruda kanseri son aşamaya gelmiş bir hasta adam ve Brule’yi yıllar önce tanıdığı Meksikalı bir onkoloğu bulması için özel dedektif olarak tutuyor.
"Tüm çiçekleri kopartabilirler; ama yine de baharın gelmesini engelleyemezler" Pablo Neruda
“Çünkü şiir seni cennete götürüyorsa, polisiye roman sana hayatı olduğu gibi gösterir; ellerini kirletir ve güneye giden trenlerin kazan dairelerinde kömürün çalışanlara yaptığı gibi yüzünü karartır.”
Pablo Neruda- Bu Gece en Hüzünlü Şiiri Yazabilirim
Brule’nin özel dedektiflik deneyimi hiç olmasa da, Neruda Brule’nin işin 101’ini öğrenmesi için eline Simenon’un Dedektif Maigret’in romanlarını tutuşturuyor. Maigret’in derslerin artık yetmediği yerde Ampuero, Latin Amerika ve Birinci Dünya arasındaki farkları dizmeye fırsat buluyor.
“Dupin ve Sherlock Holmes gibi, Maigret de insanların varoluşunu rasyonalist bir felsefenin yönettiği, net kural ve yasaların egemen olduğu, hayata belli bir mantığın damgasını vurduğu, güçlü ve prestijli kurumların bulunduğu, polisin etkili olduğu ve yasalara saygı gösterilmesini sağladığı, Birleşik Devletler ya da Fransa gibi istikrarlı ve düzenli ülkelerde başarılı olabilirdi. Buna karşılık, anlık kararların ve keyfiliğin, yozlaşmanın ve rüşvetin yaygın olduğu Latin Amerika’da her şey mümkündü.”
Roberto Ampuero
Cayetano Brule isminin ilk kez ortaya çıktığı roman Neruda Vakası değil. Ampuero’nun, önceden yayımladığı 5 romanda da başkahraman Brule. Neruda Vakası, Brule’nin ilk vakasının anlatıldığı bir polisiye roman. Brule davanın peşinden Meksika, Küba, Doğu Almanya ve Bolivya gibi ülkeleri dolaşırken işin Meksikalı onkolog ile pek de alakası olmadığı Neruda’nın en büyük sırrının, kendisinin bile bilmediği yüzünün aydınlatılması davası olduğu su yüzüne çıkıyor. Hikayenin bir anda Neruda ve kadınları hikayesine dönüştüğüne şahit oluyoruz.
“Bizim mutluluğumuzun yol açtığı ölümler korkunçtur Cayetano. Ama kişisel mutluluğa giden yol, diğerlerinin acılarıyla döşenmiştir.”
Neruda'nın ismi de '70 Şili Başkanlık Seçimleri için geçmişti ama O Salvador Allende'yi (solda) destekledi ve Allende Başkan olduktan sonra Allende'nin isteğiyle Şili'nin Fransa Büyükelçiliği görevini üstlendi. Hepsinin ötesinde Allende ve Neruda arkadaştılar ve birbirlerin hep desteklediler.
Ampuero’nun kitabının cüretkarlığı sadece Neruda’yı oyuncularından biri yapmasıyla sınırlı değil. Ampuero bir koltukta dört-beş karpuz peşinde: Neruda Vakası , hem bir polisiye roman; hem Pablo Neruda’nın hayatını, aşklarını ve şiirini anlatan bir yarı-biyografi; hem Salvador Allende hükümeti ve Şili sosyalizminin dramını ve darbeye giden yolu anlatan trajik bir yakın tarih romanı; hem de 70’lerin sol düşünce dünyası ve kültürünü anlatan bir sosyo-kültürel roman. Bu karmaşa sonunda ya arapsaçına dönen bir hikaye kalır elinizde ya da çok iyi bir roman. Ampuero birkaç sıyrıkla kitabını ikinci sınıfa atmayı başarabilmiş. Kitabın sonundaki Azrail, Pinochet ve Brule arasındaki yarışın heyecanı da kitabın çileği olmuş.
Salvador Allende Başkanlık Sarayı'nda sıkıştırıldıktan sonra ve Pinochet'e bağlı Hava Kuvvetleri Sarayı bombalarken Devlet Radyosu'ndan son kez Şili Halkına seslenir. Kendi sesinden - İngilizce altyazılı.
Pinochet'e bağlı Faşist kuvvetler Başkanlık Sarayı'nı sardıktan sonra, Allende'nin hayatını kaybetmeden hemen önceki son fotoğrafı.
Allende'nin gözlüğü - intiharı ( ya da faşistler tarafından öldürülmesi) ertesinde Başkanlık Sarayı'nda bulunduğu haliyle
Roman, Şili’nin sosyalist hayallerden, ABD destekli faşist darbeye yürüyüşünü (CIA tarafından sonradan yayınlanan belgeler için buraya tıklayabilirsiniz ) , umudun parıltısının üstünün nasıl külle örtüldüğünü, demokratik güçlerin nasıl bir gecede ezildiğini hüzünlü ama objektif bir göz ile belgesel keskinliğinde anlatmış.
1973 Şili Darbesi Belgeseli: Demokratik yollarla başa gelen Sosyalist Allende Hükümeti CIA destekli faşist darbeyle yıkılır.
Şili ve Türkiye’nin demokrasi deneyimleri, Şili ve Türkiye halklarının yaşadığı acılar çok benzer. Son ana kadar ülkesindeki demokrasiyi savunan ve sonunda teslim olmaktansa Fidel Castro’nun hediyesi AK-47ile intiharı seçen Allende’nin ve darbe ertesi binlercesi işkence görüp katledilen Şili sosyalistlerinin hikayesi çok dokunaklı ve Türkiye’deki demokrasi yanlılarının faşizmin Şili’ye hem giriş hem çıkış hikâyesinden öğreneceği çok şeyi var.
Salvador Allende
Şili’nin Türkiye’den bir farkı var; benzer acıları yaşamamıza, benzer karabulutlarla boğuşmamıza rağmen Şili’de çekilen acıların bir karşılığı var: Şili boşanma hukukunun bile var olmadığı sıkıcı ve muhafazakar ülkeyken, şu anda yürütmenin başında sosyalist ve ateist bekar bir anne var. Ve biz kendi “Hayır”ımızı bile daha hala diyemedik:
No (2012, Pablo Larrain) 1988 Referandumunun hikayesi: Pinochet için sonun başlangıcı, yeniden başkan seçilmesi ve faşist diktatörün yeni haklar kazanması için yapılan 1988 referandumunda muhalif güçler genç reklamcı Rene Saavedra'yı "Hayır" kampanyasını yürütmesi için seçerler.
Kahramanları yaşatmak için onlara yaklaşmamak gerekir denir. "Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara. Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece. Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında. Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim" dizelerinin yazarının, kadınlara karşı nasıl bu kadar duygusuzlaşabildiğini anlamak gerçekten güç - ya da Ampuero'nun Neruda'dan bu karakteri nasıl süzdüğünü. Neruda’nın kadınlarla ilişkisinin sadece arzuya dayalı olması ve sadece siyasi görüşünü, halkların kardeşliğine olan inancını ve şiirlerini sahiplenebildiğini izlemek insanı afallatıyor. Yine de eminim kitabın sonunda, her zamankinden fazla seviyor olacaksınız Neruda’yı…
“Ne adı vardı! Maria Antonietta Hagenaar Vogelzang. Şimdi bu ismi dilimin üstünde tekrar tekrar kaydırırken, ağzıma La Lingua’nın alfajol’larının (Latin Amerika’ya özgü tatlı bir hamur işi) ve Amsterdam’ın sokak adlarının tadı geliyor. Güney yağmurunda ıslanmış yün pançonun kokusuna sahip olan köylü cesaretim, beni onu dümdüz ve zavallı bir isme dönüştürmeye itti: Maruca.”
Pablo Neruda - Ağır Ölüm
Neruda'nın ünlükoltuğu: Bulut (la Nube)
Neruda’nın ünlü koltuğu Bulut’u damlaya damlaya yeşil yeşil lekeleyip paha biçilmez hale getiren yeşil mürekkepli kalemi bu günlerde hepimize umut versin:
“Nasıl paylaşıyorlar güneşi dostça portakal ağaçlarında portakallar? Yoksa kimi tadından çatlardı, kimi tatsızlığından.”
Venceremos!
Kimlere Uygun:
- Bir roman okuyayım ama sahne tarihi gerçeklere dayansıncılara
- Latin Amerika solunun bir tadına bakmak isteyenlere
- Allende’nin adını duyunca bir yüreği sızlayanlara
- Kararsızlara – 1 al 5 deliği tıkasın
- Neruda’yla müşerref olmak isteyenlere
- Koşuşturmalı uluslararası dedektiflik hikayelerinden keyif alanlara
Kimlere Uygun Değil:
- Tarih okumak isteyenlere – son tahlilde Neruda Vakası bir polisiye roman
- Apolitiklere
- Koşuşturmalı, sadece hıza odaklanmış bir dedektiflik romanı bekleyenlere
- Komplo Teorisyenlerine – Artık Türkiye’de sinek bayılsa Amerika’ya bağlarsınız.
- Gündemden kopmak için okuyanlara – dönemin Şilisinde olan biteni bugünün Türkiye’sini düşünmeden okuyabilenin bende bir birası var.
Yukarıdaki yazı VatanKitap Dergisi'nin Kasım 2015 sayısında yayımlanan yazımın güncellenmiş sürümüdür. Orijinal yazıya ulaşmak için buraya tıklayın.
Görsel Kaynakları: Mundo Libre Magazine, Artflakes, Crab87 Deviant Art, Art SpecialDay, Wikipedia, Wikiart, Pinterest
Kitaba ulaşmak için görsele ya da buraya tıklayınız.