İşkence tahtasından İnka altınlarına; Engizisyon’dan İç Savaş’a karmaşık ve katışıklı bir ana sütun: İspanya’da Edebiyat
İngilizce yazan en etkili sanat eleştirmenlerinden John Berger (1926 – 2017), Picasso üzerine yazdığı Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı’nda tarihsel bir çerçeve kullanır. Berger, Picasso’nun dehasının boşa harcandığını düşünür ve bu deha zorlanabilseydi verebileceklerinin sınırları üzerine düşünüp veremediklerlerine içlenir. Picasso’yu sarmalayan toplumsal, sanatsal ve entelektüel atmosferin onu, modern gerçeklikle ilişkiye geçmekten yoksun bıraktığını düşünür.
Picasso ile ilgili en açık gerçekten başlar Berger; Picasso’nun İspanyol olmasından ve kendi Picasso modelini kurmak için İspanya tinini üzerinde durur, uzun uzun bunu ortaya serer. Berger’in de dediği gibi; İspanya’nın İspanya’nın Avrupa kültürüne katkısı büyük oranda edebiyat ve resimle sınırlıdır. Benim Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı Üzerine yazdığım yazıdan alıntılarsam: Picasso’nun İspanya’da bulunduğu dönemde İspanya nüfusunun %75’i köylü ve %20’si sırtını devlete yaslamış bir orta sınıftır. İspanyol zenginleri sanayileşmiş diğer Avrupa ülkelerinin aksine bankacılar değil, toprak sahipleriydi. Toprak sahipleri doğaları gereği sermayenin hizmetinde değildirler. Sınıf olarak malikanelere, Kilise’ye, orduya ve mutlakiyetçi monarşiye hizmet ediyorlardı. Sınıfsal olarak düşmanları da proletarya değil köylülüktür.
Proletaryayı alt etmek için onu kandırmak şarttır; köylüleri alt etmek içinse tarihsel olarak statü farkına vurgu ve kaba kuvvete baş vurulması gerekmiştir: en ufak itirazda çoğunlukla köylüler hiçe sayılmış ya da acımasızca tepelenmeyle sonuçlanmıştır. Aldatmak için yalan söylemeye başlamayan İspanyol orta sınıfları, Avrupalılar gibi ikiyüzlü olmak durumunda hiç kalmadılar. Toprakla yaşamak dar sınırlar verir ama onurlu ve bağımsız olabilirsiniz ve kendi duygularınıza yaslanabilirsiniz. Duygularına yaslanabilen İspanyollar bu sebeple Avrupalıların gözünde “ateşli”ydiler. İspanya’da esin perisi melek de ölüm olasılığı olmaksızın ortaya çıkmayan, sınırlarda gezmeden görülmeyen Duende’dir.
Berger okuruyla İspanya üzerine tartıştıktan sonra resme ve oradan da Picasso’ya bağlanır; Karasız Okur’da bizse edebiyat yönüne dönelim ve İspanya’nın edebiyat dünyasına kattıklarına bakalım istedik. Bu çabamızda, İspanyolca vesilesi ile Güney Amerika üzerinden verilebilecek katkıya bulaşmadan hep İber yarımadasında kaldık ve İspanya’dan hiç ayrılmadık.
Liste:
1. Bernarda Alba’nın Evi - Federico Garcia Lorca
a. Sembolizm ve sürrealizmi İspanyol edebiyatıyla buluşturan 27 Jenarasyonu’nun önde gelen avangart şairi
b. İspanyol İç Savaşı’nda Falanjistler tarafından katledildi
c. “Denize gücün yetmedi mi, en iyisi arkanı dönüp hiç bakmamak.”
2. Don Kişot - Miguel de Cervantes
a. Okuru aktif olarak üretimin parçası haline getirmesiyle modern romanın ilk örneği.
b. “Aynı anda hem umut edip hem korkabilir mi acaba insan, ne zaman başlamalı umut etmeye belki en iyi zaman neden korktuğundan emin olduğu an.”
3. Sis – Miguel de Unamuno
a. Soren Kierkegaard’ın Baştan Çıkarıcının Günlüğü’nden ilham alır.
b. “Gerçekten ağlayıncaya dek, insan bir ruhu olup olmadığını bilmiyor.”
4. Olmedo Şövalyesi - Lope de Vega
a. Barok İspanyol Altın Çağı yazarlarından
b. “Dolaşıyorum bu günlerde eğri büğrü, yollarında düşlerimin.”
5. Anayurt – Fenando Aramburu
a. 80’lerden 2010’lara uzanan linner olmayan anlatıda iki Bask ailesinin dönemin şiddet dolu ve sert ikliminde yaşadıkları çapraşık hayatı anlatıyor.
b. “Bizim ülkemizde gerçek uzun süre önce öldü.”
6. Montano Hastalığı – Enrique Vila-Matas
a. “Vila-Matas’ı şahsen tanımıyorum, tanışmayı da düşünmüyorum. Onu okumayı ve yazdıklarının beni ele geçirmesini tercih ederim.” – Pedro Almodovar
7. Düşsel Öyküler - Ruben Dairo
a. Nikaragualı olsa da İspanyol edebiyatı ve gazeteciliği üzerindeki etkisi belirleyici olmuştur.
b. “Düşlerde zaman yoktur ve yapılan deney ve gözlemlere göre, bin yıl bir ana sığabilir, göz açıp kapayıncaya değin geçebilir.”
8. Tormesli Lazarillo – Anonim
a. 16.yy ekonomik krizi ertesi ortaya çıkan pikaresk roman türünün en iyi örneği.
b. Engizisyon korkusuyla isimsiz yayınlandı.
c. "Bu dünyada kendi yüzünü görmeyip başkalarından korkan daha ne kadar insan vardır acaba?"
9. Hiç – Carmen Laforet
a. İç Savaş ertesi dönemin varoluşçu yazarı. Cela’nın öncülük ettiği, vahşet ve grotesk imgeleme başvurmaktan çekinmeyen “Tramendesmo” edebi tarzının tipik örneği.
b. “Ben varoluşu tekdüze olmaktan çıkaran o minicik çılgınlık zerresine sahip insanlardan hoşlanıyorum; bu insanları mutsuz ya da hep bulutlarda geziyor olabilirler...”
10. Rüzgarın Gölgesi – Carlos Ruiz Zafon
a. Unutulmuş kitaplardan bir labirentle ilgili, kendi içine kıvrılan bir gizem romanı.
b. “Bazı şeyler yalnızca karanlıkta görülebilir…”
11. Platero ile Ben – Juan Ramon Jimenez
a. 1956 Nobel Ödülü
b. “Saf şiir” kavramının yılmaz savunucusu
c. “Bir gün kendimi bu kuyuya atarsam, bil ki kendimi öldürmek için değil, yıldızları daha hızlı koparmak için yapacağım bunu.”
12. Açıkta - Jesus Carrasco
a. “Bir zeytin ağacını tastamam bir ağaç şeklinde bulabilmek sıra dışı bir durumdu. Buna mukabil budaklı gövdeleri, günün birinde köklerinden su girip şimdi kupkuru kalmış, ağacın ortadan yarılmasına sebep olmuş yarıklarsa bolca bulunurdu. Cepheden geri dönmüş askerler misali. Yaralı ama hala ayakta, yürümeye devam etmekte.”
13. Güvercinler Gittiğinde – Merce Rodoreda
a. “Tarihin kitaplardan okunmasının top atışlarıyla yazılmasında daha iyi olduğunu söyledi.”
14. Beyaz Kalp – Javier Marias
a. “Çiftlerin çoğu aslında çift değildir çünkü eşlerden biri, sadece biri, nasıl olmaları gerektiğine karar verir ve diğerini kendi istediği gibi olması için zorlar, öyle değil mi?”
15. Sana Kraliçeymişsin Gibi Davranacağım – Rosa Montero
a. "Gerçek öylesine kırılgan bir şeydi ki!..."
16. İnsan Coğrafyası Atlası – Almudena Grandes
a. “Çünkü aşık olmak zihinsel bir faaliyettir, bir tasarımdır, gerçekliğin yeniden inşasıdır.”
17. Bilgi Ağacı – Pio Baroja
a. İspanyol İmparatorluğunun çöküşü ardından kurulan 98 Jenerasyonu’nun önde gelen figürü, Nietzsche’nin “üst-insan” kavramına olan ilgisi sonradan eserlerinde etkili olmuştur.
b. 1983 yılında Yunus Nabi Çeviri Roman Ödülünü kazandı
c. “Bu talihsizler henüz fakirlerin dayanışmasının zenginleri sona erdirebileceğini anlamadılar.”
18. Mutlu Kent – Elvira Navarro
19. Obabakoak – Bernardo Atxaga
a. Bask Edebiyatının en önemli eserlerinden
b. "İyi olan her şeyin devinimle ilgisi vardır. Ya da eğer böyle söylemeyi tercih ederseniz, hayatla ilgisi vardır. Ancak hayat görünmez, devinim ise görünür. Demek istediğim, devinim hayatın öteki ismidir. "
20. İki dikiş Arasında Zaman – Maria Duenas
a. “Normalliğim, hayatımın ne tarafa yönlenmesini, nereye gitmesini istiyorsam oradaydı. Gölgelerim arasında, nane kokulu bir meydandaki palmiye ağaçlarının altında, devasa avizelerle aydınlatılan bir salonda, savaş sonrası bir şehirde... Normallik benim isteklerim, verdiğim sözler ve söylediklerimden ibaretti. Tam da bu yüzden hep benimle olacaktı. Onu başka bir yerde aramak veya geçmişten getirmeye çalışmak anlamsızdı.”
21. Sarı Yağmur - Julio Llamazares
a. “Ölüm... Yok olma korkusu, unutulmanın haksız, sonsuz soğukluğu…”
22. Merdivendeki Ayak Seslerin – Antonio Munoz Molina
a. “Seni seviyorum ama seninle kederlere boğulmak istemiyorum. “
23. Pascual Duaerte ve Ailesi – Camilo Jose Celo
a. Pek çok ülkede uzun süre yasaklı kaldı.
b. Determinist, kaba ve ruhsuz dünyada kendine yer açmanın tek yolunun şiddet olduğunu düşünen bir adamı konu alan rahatsız edici ve karanlık novella, İspanyol klasikleri arasında…
c. “İnsan hiç kimseden benzediği ve benzerliğinden iğrendiği kişi kadar büyük bir şiddetle nefret etmez.”
24. Saplantı – Javier Cercas
a. “Okumanın bilgilenme özelliği taşıyan bir eylem olduğu düşüncesindeydi; gerçek anlamda edebi olan yeniden okumaktı.”
b. “Gerçekte, edebiyat beyhudelikten cesaret alan bir unutuştu.”
25. Deniz Katedrali – Ildefonso Falcones
a. Barselona kentinin askeri, ticari ve kültürel olarak Akdeniz’in en değerli şehirlerinin başında geldiği dönemde köylülükten gelip soylu sınıfa atlayan bir aile ve bir katedral inşaatının gölgesinde engizisyon ve güç oyunlarına dair…
b. “Benim o katıldığım savaş taşralıları, çocukları, fakirleri, açlıktan öldürmekten başka işe yaramadı.”
26. İtiraf Ediyorum – Jaume Cabre
a. “Seni sevmiyorlar mı? Hayır: beni hesaplıyorlar.”
27. Bıçak Sırtında – Rafael Chirbes
a. "Doğanın sana verdiği malzemelerle kendin için yapmayı en iyi bildiğin şeyi yapmanın sorumluluğu sadece sana ait."
28. Gölgelerin Arasında – Juan Jose Millas
a. “Yabancılaşmış özne ötekiliğinin bilincinde değildir. Başlıca desteğini kurbanlarından alan politik ve ekonomik sistemlerin başarısı da tam olarak buradan gelir.”
29. Ruhumun Yarısı - Carme Riera
a. “Dünkü mutlak unutuluştan, her anın yeniliğine inanıyorum.”
30. Güneyin Kraliçesi - Arturo Perez Reverte
“Filmlere benziyor değil mi? Filmlere benzediğini sanmıyorum, hayata benziyor.”