Bilim ile edebiyat ortaklığı: Nükleer Enerji ve Bilim-Kurgu
“Ortak malların trajedisi” sorunu, İngiliz ekonomist W.F. Lloyd’un 1833 tarihli makalesini modern topluma uyarlayan biyolog Garrett Harden’ın ortaya attığı bir modern toplum kuyusudur. Buna göre; kendi çıkarlarını gözeten bireyler tarafından ortak kullanılan kaynaklar lanetlenir ve orta vadede bu kaynaklar bir biçimde tükenir, kirlenir, kullanılmaz hale gelir. Denizlerde balıkların kökünü kazımamız, köylerdeki ortak otlakların kuruması, Dodo kuşlarının soylarının tükenmesi, hatta ortaya gelen kuruyemiş kasesinde önce fıstıkların bitmesi sorunlarının temelinde bu trajedi yatar. Çevre kirliliği, büyük şirketlerin “getiriyi kendi küfelerine atıp riskleri toplumun sırtına yüklemesi” gibi sorunlar da bu trajedi kapsamında değerlendirilebilir. Yerel çevre yasaları ve uluslararası Karbon Emisyon Hakları Ticareti Sistemi, Paris İklim Anlaşması ve benzeri ortak çabalar regülasyon yoluyla bu trajedinin göz yaşlarını silmeyi hedefler. Ortak malların trajedisi ağacının riskleri herkese meyvesi bana dalında kendine yer bulabilecek bir diğer alan nükleer enerji üretim süreçleri…
2. Dünya Savaşı ertesi nükleer enerjinin enerji sorununu çözeceği düşünülüyordu. Ancak soğuk füzyonun bulunamaması ve kağıt üzerinde fizikçilerin kolayca açıkladığı süreçlerin mühendislerce hayata geçirilmesinin zorluğu ile bedava elektrik umutları karardı. Nükleer enerji, altın çağı için Orta Doğu’nun karışmasını ve petrol fiyatlarında fırlamayı beklemek zorunda kaldı. Nükleer enerji; karbon salınımı, enerji çeşitlendirmesi gibi konularda bazı avantajlar ortaya koysa da toplumsal belleğe taşıdığı riskler kazındı: İnsan faktörünün taşıdığı riskleri hatırlatan eriyen çekirdeği ile Herrisburg, doğanın denkleme kattığı belirsizlikleri hatırlatan tsunamisiyle Fukuşima ve teori ile pratiğin her zaman örtüşmediğini zor yoldan öğreten Çernobil…
Bu günlerde - özellikle Çernobil dizisiyle - daha çok kamera ürünleriyle adı anılsa da nükleer enerjinin edebiyat ile ilişkisi çok daha köklü… Nükleer enerjinin doğumunda edebiyat ve bilimin karşılıklı besleme süreçleri kurduğunu görmüştük. 1900’lerin başında Plank ve kuantum fiziğinin doğuşu, Newton fiziğini silecek Einstein’ın ortaya çıkışı ve Curie’lerin radyolojinin temellerini atmalarından etkilenen H.G. Wells 1914’te Özgür Bırakılan Dünya’yı yazdı. Kitabında nükleer enerjinin önce savaşa, sonra kalıcı barışa uzanan bir süreç doğuracağı fikrini işledi. 1934’te nükleer enerjiyi insan kontrolüne geçirecek zincirleme reaksiyonlar süreçlerini çözecek fizikçi Leo Szilard Wells’in kitabından ilham aldığı ve kitabın ona yol gösterdiğini söyleyecekti. Biz de hazır nükleer enerji böyle revaçtayken nükleer enerji, felaketler, savaşlar ve teknolojiler üzerine kurulmuş bilim kurgu kitaplarını Kararsız Okur’a toplayalım istedik.
Kaynak: sabitfikir Ağustos 2019, Kararsız Okur-idefix